Polonya'da 9 Gün (27.05-05.06.2016)

27.06.2016 03:00

Planladığımdan geç de olsa, nihayet yeşil pasaporta sahip olur olmaz, bir yıla yakın zamandır işi nedeniyle Rzeszow’da (Lehçe söylenişi Jaşuv) yaşayan kuzenim Tolga’nın yanına gittim. Polonya’nın güney doğusunda olan bu 180.000 nüfuslu küçük ama büyükşehir görünümlü şirin şehre gitmek için İstanbul Atatürk Havaalanı’ndan LOT (Polonya Hava Yolları) ile Varşova Chopin Havaalanı’na uçtum. Uçuş yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Chopin, ismini havaalanına veren, 19. yy başlarında yaşamış uluslararası bir polish klasik müzikçi amca, bir devlet adamı ya da asker değil. Bizim yeni havaalanına Fazıl Say ismini koyduğumuzu düşünün, ya da bizim kültürümüze özgü müzik yapan bir uluslararası müzisyen olsun, türkücü olup da uluslararası şöhreti olan kim var, yok sanırım, her neyse Tarkan Havaalanı diyelim. Klasik müziğe uzak biri olarak ben de havalimanında öğrendim. Wikipedia’dan Chopin kimdir i okuyup Youtube’dan birkaç eserini dinledim, hatta şu an bunları yazarken de dinliyorum, siz de okurken şunu dinleyebilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=EFJ7kDva7JE Varşova Chopin Havaalanı’nda birkaç saat Rzeszow aktarma uçuşunu bekledikten sonra gece saat 12 gibi Rzessow’a indim, aktarma uçuşu da yaklaşık 45 dakika sürdü. Tolga ile buluştuktan sonra Rzeszow’un merkezinde birkaç gece mekânına gittik, girerken damsız diye bir engelleme yok, giriş ücretleri 7 ziloti (1 lira 1,35 zilotiye eş değer), içecekler ortalama 10 ziloti, yani İstanbul’a göre çok ucuz. Birkaç mekânı görüp araba ile kısa bir şehir turundan sonra eve gidip uyuduk. Ertesi gün Cumartesi olması nedeniyle Krakow’a gitmeye karar verdik, kahvaltıdan sonra valizleri hazırlayıp atladık arabaya. Krakow-Rzeszow arası yanlış hatırlamıyorsam 200 km civarı ve arabayla 2 saatte gidiliyor, yol onların otoban dediği bizim için duble yol niteliğinde bir yol. Yolun kenarında tek bir konut dahi olsa gürültü geçmesin diye yol kenarlarına koyulan metal bariyerler dikkatimi çekerken insan odaklı çevre düzenlemesine dolayısıyla insana verilen değere gıpta ettim. Polonya deyip geçmeyin, Avrupa’da olduğunuzu hissediyorsunuz. Bu yolculukta benzin alırken pompacılığı kendimizin yapması olayını da ilk kez yaşamış oldum. Arabada dinlediğimiz şu ve benzeri şarkılarla https://www.youtube.com/watch?v=h0ffIJ7ZO4U geçen birkaç saatlik yolculuktan sonra Krakow’a vardık. Prag’a çok benzeyen ama içinden o kadar büyük nehrin geçmediği butik bir şehir, mimari ve renkler aynı, içindeki tarihi dokular (yanlış hatırlamıyorsam) Ruslar ve Almanlar tarafından yok edilse de sonradan aslına sadık restore edilmiş. Polonya, anladığım kadarıyla şanlı bir tarihe sahip değil, şamar oğlan olmuşlar, 19. yy’da tarihten silinip Almanya ve Rusya arasında 100 yıl boyunca pay edilmiş. Hala Ruslardan çekiniyorlarmış ve kendilerini Avrupa’ya ait hissediyorlarmış. Fizyonomik olarak da tam iki ırkın ortası gibiler zaten. Ruslar kadar zarif değiller ama Kuzey Avrupa fenotipinden daha güzeller. Karasal iklim olmasına rağmen yemyeşil iki şehir, belediyelerimizin görmesi lazım. Asırlık çınarlar var şehirde, kocaman parkları var. Bu arada bu orta ve doğu Avrupa’nın yeşil olmasının birkaç nedeni olduğunu düşünüyorum, daha önce orta Avrupa turunda da dikkatimi çekmişti, denize uzak olmasına rağmen her yer yemyeşil. Birincisi; doğayı ve çevreyi koruma kültürleri belli ki çok gelişkin, zaten bizden daha medeni olduklarını buradan anlayabilirsiniz. İkincisi; nüfusları bize göre az, dolayısıyla tüketim hızları ve çevreye zararları yavaş. Üçüncüsü; ısınmak için adamlar belki yüz yıla yakın zamandır doğalgaz kullanıyor, dolayısıyla ağaçlar korunmuştur diye tahmin ediyorum. Dördüncüsü de; kıta Avrupa’sında Alpler dışında bir yükseklik olmadığından okyanusun yağmur bulutları hiçbir dağ engeline rastlamadan içlere kadar kat ediyor, dolayısıyla denize uzak da olsa bol yağmur alıyor olsa gerek diye düşünüyorum. Geçirdiğim dokuz gün boyunca sık sık sağanak halinde yağmur yağdı ve arkasından güneş açtı. Ankara’nın kırkikindi yağmurları gibi. Gün içerisinde birkaç kez tekrarlanan yağmur-güneş siklusunda dışarıdaysanız şemsiyeniz olsa bile geçmiş olsun. Krakow’un da, Rzeszow’un da tüm orta Avrupa şehirlerinde olduğu gibi bir meydanı var, klise ve katedralleri var, gotik ve barok mimarisi var, meydan civarında bol bol bar, cafe, restoran ve gece klübü var. Restorantları klasik kapı önü, yol kenarı, tenteli masalarla dolu. Menülerinde Türk mutfağına dair bir seçenek yoktu. Yemek kültürleri haşlama sebze, kızartılmış/haşlanmış patates ve az pişmiş etten (Dana, domuz, tavuk) ibaret gibi geldi bana. Kullandıkları sosları (özellikle kan kırmızısı tatlı bir tuhaf sos) beğenmedim. İtalyan ve Fransız restorantları var, döner yapan Türk restorantları da var. Bizdeki Wrap gibi satıyorlar. Rzeszow meydanda iki adet dönerci vardı, ikisini de Türk işletiyor, birinde Power Türk Tv açık sürekli, günün her saatinde giren çıkanın bitmediği, belli ki sevilen, yoğun bir mekân. Zaten Polonyalılar genel olarak dışarıda yiyorlarmış ve yemek işi İstanbul’a göre daha ucuz. Alkol tabii ki daha ucuz, zoplica isimli tatlı votkaları var, her meyvelisi var, bir de ilk kez burada denediğim buğday biraları var. İnsanları, Tolga’dan öğrendiğime göre genel olarak muhafazakarmış, çoğu koyu Katolik olan bir toplum. Papa ve ekibini oluşturan dini liderler daha çok Polonya’dan çıkıyormuş, bir günah işlediklerini düşündüklerinde hala papaza gidip günah çıkarma ve icazet alma olayı devam ediyormuş ve yaygınmış, bu durumlarıyla yozlaşmadıklarını düşünüyorlarmış. Öğrendiğim Lehçe kelimeler niye (evet) ve tak (hayır) oldu. Genç erkekler kuzey Avrupa’ya para kazanmak için göç ediyormuş, doktorlar da genelde kuzeye göç ediyormuş. Rzeszow’da gece klübünde Erasmus ile gelmiş bir kaç Türk öğrenciye rastladım, Türkiye’den Krakow ve Varşova, Erasmus için ucuz olduğu için çok tercih ediliyormuş. Tolga işteyken gündüzleri vaktimi şehrin parkında yürüyerek ve kitap okuyarak geçirdim. Akşamları da meydandaki cafelerde oturup sosyalleşerek geçirdik. Güneşli bir gün, şehrin içindeki doğal bir gölün kenarına gittik, hem bir mesire alanı gibi düşünün hem de plaj. Tatlı suda ördek ve balıklarla yüzmek enteresandı, su serindi ve temizdi. Ben bir ara voleybol oynarken Tolga boğulduğumu düşünmüş:)) Krakowda gayet merkezi bir yerde 400 zilotiye 1+1 bir apart kiraladık, gayet temizdi. Polonya’da kısa süreli de olsa araba kullanma fırsatım da oldu. Trafik oluyor küçücük şehirde ama yayalara yol vermek yüzünden oluyor. 9 günlük Polonya tatilim genel olarak sakin ve dinlendirici bir şekilde sorunsuz geçti. Dönüşte Rzeszow-Varşova uçuşu pırpırlı Bombardier ile olunca biraz gerildim, özellike inişi çok ilginçti, burnunu indiriyor aşağıya, o şekilde iniyor. Tolga burada oldukça en az bir kez daha gelme planıyla (bu kez arabayla, 1750 km, Belgrad’da bir gece konaklamalı) keyifli anılarla ve rahatlamış bir kafayla eve döndüm.