Masumiyet Müzesi - Orhan Pamuk

12.03.2016 01:11

Tavsiye üzerine okudum. Orhan Pamuk, bu kitabında Nişantaşı elit(ist)lerinin yaşam tarzını anlatırken kendisi de öyle olduğu için olacak kitabı samimi bir dille yazmış. Hikâye 1960'lı yıllardan günümüze kadar olan zaman dilimini kapsıyor. Türkiye'deki doğu-batı kültürü çatışmasının hep olduğunu, Orhan Pamuk'un birçok eserinde kullandığı bu temanın bu kitapta çok belirgin olduğunu fark ettim. Romanın sonu sürprizlerle dolu, filmi çekilesi sürükleyici bir eser. İlk fırsatta Masumiyet Müzesi'ne gitmeye karar verdim, ne hissedeceğimi merak ediyorum. Romanın özellikle sonlarında sık sık duygulandım. Ben niye kimseye karşı bu kadar yoğun bir duygu hissetmedim/hissetmiyorum/hissetmeyecek miyim diye sık sık kendime sorular sorarken, kendimi, eksik ve şanssız hissedip üzüldüğüm ve karamsar olduğum da oldu, kendinden vazgeçecek kadar yoğun olan böyle duyguların sağlıklı olmadığına kanaat getirip kendimi teselli etmeye çabaladığım da oldu. Eski ilişkilerimi düşünüp kime ne kadar ne hissettim gibi bir takım zihinsel uğraşlar içinde buldum kendimi ama hep bir eksiklik hissi ve gıpta etme durumu roman boyunca peşimi bırakmadı. Bu kadar yoğun duygu sadece romanlarda mı olurdu, yüzde kaç insan bu şanslı grubun üyesiydi? Romanın ortalarında, bu yoğun ve aşırı ayrıntıcı betimlenmiş duygulara, empati yapamadığım için olsa gerek sıkıldığım da oldu. İstifleme/biriktirme/toplama diye isimlendirilen psikiyatri alanında sağlıksız kabul edilen bu belirtinin psikodinamisi hakkında kendimce yorumlar yaptım. İnsanların yas ve ayrılık acısıyla baş etmek için de kullanabileceği bu biriktirme davranışını acaba hayatımda ben hiç yapmış mıydım? Evet yapmışım. Her biriktirme davranışını aynı kefeye tabii ki koymamak gerekir ama kökeninde ortaklık olduğunu düşündüm. Eski ile şimdi arasında köprü işlevi gördüğünü düşündüğüm, geçmişten getirdiğim eşyalarım benim de varmış, yeni fark ettim.